TÜRKİYE Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, Türkiye'nin AB üyeliği konusunda şeffaf ve eşit bir yöntem izlenmemesi halinde Türkiye'nin bu önemli açılımının sekteye uğrayacağını söyledi.
İsviçre-Türkiye Ticaret ve Sanayi Odası'nın davetlisi olarak İsviçre'nin Cenevre kentine giden Yalçındağ, ‘Dünyada Son Ekonomik Gelişmelerin Türkiye'ye Yansımaları Ve Yabancı Yabancıları Etkileyecek Gelişmeler' konulu konferansa katıldı. Büyük ilgi gören ve İsviçre'nin önde gelen bankaları, ticaret ve sanayi kuruluşlarının yer aldığı konferansa, 130 kişi katıldı.
Konferansa katılan Yalçındağ, Türkiye'nin AB üyeliği yolunda ekonomik ve siyasal alanlarda birçok önemli adımlar atarak ilerlemeler sağladığını belirterek, Türkiye'nin AB üyeliği konusunda şeffaf ve eşit bir yöntem izlenmemesi halinde Türkiye'nin bu önemli açılımının sekteye uğrayacağını söyledi.
Yalçındağ Doğan, TÜSİAD olarak Türkiye'nin kısa ve orta vadeli önceliklerini şöyle sıraladı:
“Birincisi demokrasi ve yargı sisteminin geliştirilmesi, ikincisi makro ekonomik programın ve büyüme stratejisinin güçlendirilebilirliği. Üçüncü olarak, Türk halkının 21. yüzyılın rekabetlerine ve mücadelelerine hazır kılacak bir eğitim reformu, dördüncü olarak kayıt dışı ekonominin azaltılmasıyla ve vergi reformu, beşincisi, tarım reformu ve bölgesel gelişim konuları. Altı, Türk bilgi toplumunun ve ileri-teknolojiye dayalı ekonomisinin desteklenmesi. Yedincisi, Türk yasalarının ve mevzuatlarının Avrupa yasalarına geçiş sürecinde, şeffaf ve iyi organize olmuş bir çalışma göstermek.”
Dünya ekonomisinin çok hızlı bir değişim içerisinde olduğunu hatırlatan Yalçındağ, değişimin beraberinde riskler getirmesine karşın, büyük fırsatlar taşıdığını da belirtti. Yalçındağ, “Türkiye, global dönüşümden yeterince faydalanabilmek için son bir kaç yılda gözle görülür bir ilerleme göstermiştir. Bu global dünyada kimsenin tek başına var olamayacağını çok iyi biliyoruz. Ekonomilerin başarı sırrı güvenli, yapıcı, dinamik ve adil ortaklıklarda yatar. Bize göre Türkiye'nin AB'ye yönelişi, bu temel anlayışı yansıtmaktadır. Hepimiz adaylık pazarlığına bu yapıcı ortaklık ruhu ile bakmamız gerekir” diyerek, İsviçreli bankacı ve sanayicileri AB üyeliği konusunda desteklemeye davet etti.
‘301'İNCİ MADDENİN HEMEN DEĞİŞTİRİLMESİNİ BEKLEMEK YANLIŞ OLUR'
Yemekli konferans sonrası katılımcıların sorularını yanıtlayan Yalçındağ; “301'nci maddenin hemen değiştirilmesini beklemek yanlış olur. Bu maddeyi anayasamızda yapacağımız değişiklikler çerçevesinde değerlendirmek daha doğru olacaktır ve bunun içinde zamana ihtiyaç vardır. Zira 1982 anayasasının sivil toplum örgütleri, üniversiteler ve benzeri kesimler tarafından ele alınması için zamana ihtiyaç vardır” sözleriyle 301'nci maddenin göstermelik bir şekilde, çarçabuk kaldırılmasındansa, anayasada yapılması istenen reform kapsamında ve Türk halkının faydası doğrultusunda değerlendirilmesinden yana olduklarını ifade etti.
Bir diğer soruda ise, Türkiye'deki radikal akımların Türk turizmini etkileyip etkilemediği konusunu değerlendiren Yalçındağ, “Türkiye'nin bir imaj sorunu vardır. Bu sorun sadece turizmde değil. Ekonomimizi ve Türkiye'nin AB üyeliğini de etkiliyor. Her ülkede olduğu gibi bizim ülkemizde de kimi siyasi ve dini gurupların radikal uçları olabiliyor. Buna sadece dini olarak değil, aşırı komünist ve benzeri uç guruplar da vardır. Tıpkı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi. Ama Türkiye'nin gerçek yüzünü gösterebilmesi için hepimizin çaba harcaması gerekir” dedi.
Günün anısına, İsviçre-Türk Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Marcel Cavaliero ile TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, birbirlerine birer hatıra plaketi verdiler.
Konferansın ardından DHA'nın sorularını da yanıtlayan Yalçındağ, İsviçre ziyaretini şu sözlerle değerlendirdi:
“İsviçre küçük bir ülke olmasına rağmen son derece gelişmiş bir teknolojiye sahip. Türkiye'nin de faydalanabileceği ciddi bir yatırım kapasitesi var. Türkiye'de de ciddi iş yapan firmalar var. Ancak biz İsviçreli yatırımcılara ARGE ve teknoloji ağırlıklı üretim konularında işbirliği yapmalarını istedik. Tabii, dünyadaki finansal kriz konusunda, bir finans merkezi olan İsviçre'de bulunanların görüşünü almak önemliydi.”